Sie befinden Sich nicht im Netzwerk der Universität Paderborn. Der Zugriff auf elektronische Ressourcen ist gegebenenfalls nur via VPN oder Shibboleth (DFN-AAI) möglich. mehr Informationen...
Ergebnis 4 von 7
Sanat Olarak Oyun, Oyun Olarak Sanat
2005
Volltextzugriff (PDF)

Details

Autor(en) / Beteiligte
Titel
Sanat Olarak Oyun, Oyun Olarak Sanat
Ort / Verlag
ProQuest Dissertations & Theses
Erscheinungsjahr
2005
Quelle
ProQuest Dissertations & Theses A&I
Beschreibungen/Notizen
  • ‘Gerçeklik’, ilk çağlardan günümüze kadar insan aklını meşgul eden bir kavramdır ve tüm düşünce tarihi boyunca dış dünya-insan ilişkilerinde, değişik yorumlamalarla ele alınmıştır. Gerçeklik, insanlık tarihinde, önce dinsel ve mitolojik açılımlarla ifade edilmiş, ardından Antik Yunan’da bu açılımların bir eleştirisi yapılarak, gerçeklik nesnel doğa anlayışına dönüşmüştür. Orta Çağ’da ise, yükselen manevi değerler ve çok tanrıcılıktan, tek tanrıcılığa geçişle, tek ve asıl gerçek ‘Tanrı’ olarak kabul edilmiş, hemen ardından Yeni Çağ’ın başlangıcıyla, rasyonalist düşünce ve bireysellik ön plana geçmiş ve bu bağlamda gerçeklik, akıl yoluyla ulaşılır olan olarak kabul edilmiştir. Modernizm’le doruk noktasına ulaşan, rasyonalist gerçeklik algılayışı, bilim ve teknoloji alanındaki tüm olumlu gelişmelere rağmen insanlığı içinde bulunduğu sorunlardan kurtarmak yerine daha büyük bunalımlara sürüklemesiyle ağır bir eleştiriye maruz kalmış ve 20. yüzyılın ikinci yarısında Postmodernizm, Modernizm’in evrensellik atfettiği gerçekliği, artık tahtından indirmiş, ne kadar insan, ne kadar düşünce varsa o kadar gerçeklik vardır söylemiyle, düşünce tarihindeki gerçeklik anlayışına bu gün için son şeklini vermiştir. Kökenleri en eski insanlık tarihine kadar uzanan sanat’ı ise, “gerçeklik” düşüncesinin tarihteki gelişimi paralelinde değerlendirmemiz gerekir. Biliyoruz ki sanat, ilk çağlarda insanın korkularını ve ibadetlerini yansıtmaya yönelik işlevsel bir içerikle biçimlenirken, tarih boyunca değişen toplum yapısı ve “gerçeklik” algısı, sanatı hem içerik, hem de biçim olarak değişime uğratmıştır. Estetik tarihinde, Platon ve Aristotales’in Mimesis Kuramıyla başlayan, sanatta nesnelliği ön plana çıkartan yaklaşım, zaman zaman yerini öznelliğe bırakmıştır. İşte kuramsal yaklaşımlardaki, bu değişimleri her zaman ortaya çıktığı çağın koşullarıyla birlikte değerlendirmek gerekir. İster nesnel, ister öznel bakış açısıyla sanata yaklaşıyor olalım, sanat özünde, her zaman insanın kendini ve doğayı anlama isteğinin karşılığı olarak ve Mondrian’ın dediği gibi bir “evrene katılma” olayı içinde ortaya çıkar. Ancak buradaki evrene katılma, varolan düzene basit bir dahil oluştan çok, evreni değiştiren bir yaratıcılık sürecini içerir. Ve bu bağlamda sanatsal bir faaliyeti, arkaik insanın gerçeğin belli bir temsiline dayanan, tüm faaliyetleriyle ilişkilendirmek mümkündür. Biliyoruz ki, ilkel, algıladığı “gerçek”liği evrene katılma amacıyla ve temsiliyet biçiminde oynamaktadır. Çeşitli biçimler altındaki ifadelerine tanık olduğumuz oyunu, kendi ilkeselliği içinde ele aldığımız zaman ise; bize, hem ilkelin, hem çocuğun, hem de sanatçının hatta tamamen içgüdüsel sebeplerle oyun oynayan hayvanın bile faaliyetlerini içeren bir bütünsellik sunduğunu görürüz. Şimdiye kadar “oyunun özü nedir?” sorusuna cevap arayan pek çok yaklaşım, doğruluk payı taşımlarına rağmen onu bütünselliği ile ele alamamışlardır. Oysa oyunu kendine ait bir anlam dünyası yaratan bir faaliyet olarak bütünsellik, haz, düzen, kuralların varlığı, özgürlük ve kendiliğindenlik ilkeleri ile açtığımız zaman, oyunda biçim ve içerik ilişkisini tam anlamıyla kurabilmiş ve bu bağlamda da oyunun görünüşe çıktığı her biçimi tanıma imkanına sahip olmuş oluruz. İşte bu çerçeve içinde, Huizinga’nın “oyun” düşüncesinden temellendirdiği, kültür ve kültüre şeklini veren hayat biçimlerinin yanına sanatı da eklemek yanlış görünmüyor. Sanat, bütün boyutları ile insan dünyasını kendine nesne yaparak, insana ilişkin yaşantı olanaklarını, insanın bütünlük isteğinin temsili olarak tekrar tekrar arar ve kurar ve bu faaliyet, tarihin her döneminde özünü oyunsallıktan alır. Huizinga’nın da dile getirdiği gibi; oyunsal unsur, en yüksek faaliyetlerde de varlığını sürdürür.
Sprache
Türkisch
Identifikatoren
ISBN: 9798519176668
Titel-ID: cdi_proquest_journals_2570011606
Format
Schlagworte
Artists, Bile, Gender studies, Men

Weiterführende Literatur

Empfehlungen zum selben Thema automatisch vorgeschlagen von bX